Subscribe to Updates
Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.
Yazar: admin
Küçük Ali ve ailesi hafta sonu olunca pikniğe gitmişler. Ali’nin annesi getirdiği yiyecekler ile çok güzel kahvaltı hazırlamış. Kahvaltılıkların arasında olan zeytin tanesi ilk kez böylesine çok ağacı bir arada görüyormuş. Her yer yeşil ve çok güzelmiş. İçinden: “Keşke ben de bu ormandaki ağaçlardan biri olsam ve özgürce yaşasam.” diye düşünmüş. Onun bu dileğini orman perisi duymuş ve bu küçük zeytin tanesinin isteğini gerçekleştirmeye karar vermiş. Aile tam kahvaltı yaparken şiddetli bir rüzgarın estirmeye başlamış. Rüzgar o kadar şiddetli esiyormuş ki Ali ve ailesi ayakta durmakta güçlük çekiyorlarmış. Aynı zamanda masanın üzerinde olan yiyecekler de uçmaya başlamış. Zeytinin tanesi ne…
Ülkenin birinde kralın güzeller güzeli bir kızı varmış. Prenses çiçek ve bitkilerle uğraşmayı çok severmiş. Bu nedenle bir gün ormana gezintiye çıkmış. Çiçeklerin arasında gezinerek kendinden geçer bir hale gelmiş. Her çiçeği koklayarak ormanın içinde gezinmeye başlayan prenses, burada atmış olduğu her adımdan ayrı bir keyif alıyormuş. Prenses, kendi halinde ormanın içinde gezinmeye devam ediyormuş. Derken çalılıkların arasından gelen bir çatırtı sesi duymuş. Çalıların arasında birisi geziniyormuş. O kişiye seslenen prenses herhangi bir karşılık alamamış. İçine büyük bir korku düşen prenses adımlarını saraya doğru atmaya başlamış. Prenses hızlı adımlarla ilerlemeye devam ettiği sırada zehirli bir ok koluna saplanmış ve prenses…
Sıkı ağaçların olduğu ve koskocaman bir ormanda sincap ailesi de mutlu mesut yaşamlarına devam ediyorlarmış. Sabah olduğunda anne sincap yiyecek toplamaya giderken çocuklarına da yuvadan ayrılmamalarını sıkı sıkı tembihliyormuş. Anne sincap yiyecek bulmaya gittiği zamanlarda dört küçük kardeş de oyunlar oynuyor ve eğleniyorlarmış. İçlerinden en küçük olan ise her gün aynı oyunları oynamaktan çok sıkılmış. “Yeter artık ben de annem gibi gidip ormanın içinde dolaşacağım size yiyecek bulacağım.” diyormuş. Büyük kardeşleri ona bu söylediklerini kesinlikle yapmaması gerektiğini söylüyorlarmış. Büyük kardeşler ona yuvalarının yakınından ayrılmamaları gerektiğini söylemişler ama küçük sincap dinlememiş tabi. Abileri bir an için gözlerini üzerinden ayırdığında o hızla…
Bir varmış…Bir yokmuş. Uçsuz bucaksız bir ormanda birlikte yaşayan hayvanlar varmış. Bu hayvanlar arasında sesi çok güzel olan bir eşek yaşarmış. Eşek şarkı söylemeyi o kadar çok seviyormuş ki her gün hayvan arkadaşlarını etrafında toplayıp onların en sevdikleri şarkıları söylemek istermiş. Ne yazık ki hayvan arkadaşları bu eşeğin yeteneğine inanmıyormuş. Onun sesinin o kadar da güzel olmadığını iddia ediyormuşlar. Eşek, dostlarının ona bunları söylemesine çok üzülüyormuş. Yeteneğine ve kendine olan güveni çok fazla sarsılmış. Arkadaşları böyle söyledikçe içine kapanmış. Artık ne şarkı söylemek ne de dışarı çıkmak istiyormuş. Evden dışarı çıkmadan bütün gün hayal kuruyormuş ama hayallerini gerçekleştirebileceği gücü kendinde…
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde çok uzak ülkelerden birinde Selin adında bir kız çocuğu varmış. Çok zeki, çalışkan bir çocuk olan Selin uyumayı hiç sevmiyormuş. Annesi akşam olduğunda kızını uyutabilmek için uzun uğraşlar vermek zorunda kalıyormuş. Selin geceleri çok geç uyuduğundan dolayı da bir türlü büyümüyormuş. Yaşıtlarından küçük duruyormuş. Selin bu duruma üzülüyormuş ama annesi ona uyursa büyüyeceğini söylüyor olmasına rağmen onu dinlemiyor ve hala geç uyumaya devam ediyormuş. Selin’in annesinin bu çaresizliği karşısında uyku perisi kayıtsız kalamamış. Artık her gün Selin’i ziyaret ediyormuş. Akşam yemeğini yiyen Selin odasına geçtiğinde hemen yanına gidiyor ve ona doğru sihirli değneğini sallıyormuş.…
Bir varmış…Bir yokmuş. Okula giderken annesinin verdiği harçlığı zararlı yiyeceklere ve oyuncaklara harcayan bir Begüm varmış. Begüm’ün annesi her gün güzel yemekler yaparmış. Bu yemeklerden okula giden Begüm’ün yanına koyarmış. Begüm’e her gün gerekli durumlarda kullanacağı bir miktar para verirmiş. Begüm beslenme saatinde annesinin yemekleriyle karnını doyurduktan sonra bu harçlığın hepsiyle sağlıksız besinler ya da hiç oynamayacağı oyuncaklar alırmış. Begüm okuldan geldikten sonra annesi mutlaka beslenmesine bakarmış. Sonra da Begüm’ün harçlığının bitip bitmediğini sorarmış. Begüm her gün beslenmesinin bittiğini ve üzerine bolca şekerleme, oyuncak aldığını söylermiş. Babasının henüz bu durumdan haberi olmadığından annesi Begüm’le konuşup bu sorunu kendi aralarında çözmeye…
Masmavi gökyüzünde dolaşan bulutlar varmış. Bu bulutlar insanların serinlemesi, çiçeklerin açması ve bitkilerin yeşermesi için gerekli olan yağmurun yağmasını sağlıyorlarmış. Bulutların lideri onlara ne tarafa doğru gitmeleri gerektiğini söylüyormuş. Böylece bulutlar yağmurları hep ihtiyacı olan bölgelere yağdırıyorlarmış. Bulutlar her zaman çok disiplinli olmaya özen gösteriyor ve zaten sınırlı miktarda olan yağmurlarını asla boşa yağdırmıyorlarmış. İçlerinden birisi ise çok tembelmiş ve liderlerinin yönlendirmelerinden çok sıkılmış. İçinden: “Yeter artık oradan oraya koşturup duruyoruz ben çok yoruluyorum. Bundan sonra hiçbir yere gitmeyeceğim hep burada kalacağım ve güneşin tadını çıkartacağım” demiş. Bu düşüncesini diğer bulutlara da açıklamış ama cevap olarak kahkahalarına engel olamadıklarını görmüş.…
Uzak diyarların en uç noktasında yer alan bir köyde kendi halinde yaşayan bir çoban varmış. Bu çoban, merada her gün kuzularını otlatırmış. Kuzuları ile daimi bir şekilde vakit geçiren çoban, sürekli olarak kuzularına süreden ayrılmamaları gerektiğini tembih edermiş. Çoban, hiçbir şekilde kuzularının zarar görmesine müsaade etmezmiş. Çoban, her gün aynı saatte kuzularıyla birlikte yola çıkıp kuzularının otlayabileceği yeşil alanlara gidermiş. Her gün aynı saatte de evine yine kuzularıyla birlikte geri dönermiş. Kuzularını her gün bıkmadan ve usanmadan kontrol edermiş ve onların akıllarından çıkmasını istemediği öğüdünü de aynı kararlılıkla yinelemeye devam edermiş: “Sürüden ayrılan kuzuyu kurt kaparmış.” Günler, bu şekilde…
Bir varmış…Bir yokmuş. Büyük bir çiftlikte yaşayan, çok çalışan hayvanlardan oluşan bir hayvan grubu varmış. Bütün hayvanlar o kadar çalışkanmış ki hepsi verilen görevleri eksiksiz yerine getirmek için can atıyorlarmış. Çiftliğin bütün işlerini birlikte yapmaya çalışan hayvanların eğlenceli hallerini izleyen çiftlik sahibi bundan çok memnunmuş. Hayat birlikte çok güzel geçerken yalnız küçük domuzcuk hiçbir iş yapmadan otururmuş. Domuzcuğun iş yapmaması önce hayvanlar arasında pek sorun yaratmamış. Domuzcuk çiftlikte bulunan bütün hayvanlardan daha küçükmüş. Bundan dolayı bütün hayvanları domuzcuğun iş yapmamasını hoşgörüyle karşılamış. Uzun bir süre bu durum böyle giderken artık domuzcuk büyüdüğünde bütün hayvanlar domuzcuğun artık iş yapmasını bekliyormuş. Domuzcuksa…
Bir varmış…Bir yokmuş. Her gece yatmadan önce hayal kuran küçük geyik ormanda kendini sıkışıp kalmış hissediyormuş. Arık büyüdüğünü ve yaşadığı ormandan çıkıp başka ormanlara gitmeyi istediğini fark ettiğinden beri ormanda hapis gibiymiş. Annesine artık büyüdüğünü ve buradan gitmek istediğini defalara söylemiş. Hayallerinin peşinden gitmek istiyor ama kimse küçük geyiğe yardım etmiyormuş. Soğuk bir kış günü, ormanda henüz çıt çıkmazken geyik ormandan kaçmak amacıyla yola çıkmış. Koşa koşa ormandan uzaklaşıp nereye gideceğini bilemez bir halde ilerlemeye başlamış. Yol ayrımına geldiğinde nereye gitmesi gerektiğini bilmiyormuş. Yolun sağına geçerek ıssız bir köyün yolunu tutmuş. Köye vardığında birkaç ev ve küçük bir hayvanat bahçesi…